Simulasyon

Emre Tandırlı

04 Şubat - 04 Mart 2006

"Gerçekte olmayanın manzaraları veya olmayan gerçeğin simülasyonları"

Gerçekte lokal bir bilinçle varolma doğasına sahip iken, günümüzde bizler, mekanın yok olmaya başladığı bir süreklilik içerisinde yaşamak durumunda kalıyoruz ve böylece "sanal" olan bu mekansızlık ortamının gerçekliğine ister istemez inanmaya başlıyoruz; tıpkı bir rüya görürken onun gerçekliğine inandığımız gibi... Böylece kendimizi bir imgenin düşsel temsiline de inandırabiliyoruz, çünkü teknoloji artık bizdeki "mekansızlık ortamını" yaratmaya başlamıştır.

Olmayan gerçekliğin simülasyonları bu kez, neo-romatik manzara imgeleri olarak karşımıza çıkıyorlar.

Görünen odur ki, gerçeğin ampirik imgesini artık simülasyonundan ayırt edemeyeceğimiz bir çağa giriyoruz. Başlangıçta gerçeğin aslında sadece bir modeli olan "simülasyon" artık gerçeğin ta kendisi haline geldi ve aynı zamanda da bu sergideki resimlerin çıkış noktası oldu.

Günümüzdeki dolaylı ve dolaysız "intermedyatik" imge dünyasının bir eleştirisi olmaktan çok daha fazlası, Jean Baudrillard tarafından tanımlanan simülasyon kuramına göre, asıl olarak modelleri aracılığıyla tekrar hacim kazanan, hatta kendi kökünden ve özünden daha gerçek hale gelen hipergerçekçiliktir.

Bu kurama göre, "öz"ünü yitiren gerçeğin modeller aracığıyla üretilmesi, yani simüle edilmesi, öyle bir alternatif model sunmaktadır ki, sadece modelin gerçekliğindeki çekicilik dahi bizi asıl ilişki kurduğumuz özden uzaklaştırmaktadır. Ancak, bu tuvallerdeki pitoresk hipergerçeklik, inandırıcı ve yanıltıcı medyanın dönüştürdüğü günümüz toplumunun algısına tamamlayıcı bir bakış açısı getirmekte ve içerdiği tinsel boyutları zengin pentür-manzara imgeleri aracılığıyla, yok olmaya başlayan öz-gerçeğin mistik yansımaları olarak modern çağın simülatif imgelerine bir alternatif oluşturmaktadır.

Zaman ve mekan kesitlerinden oluşan bu resimlerin anlık gerçekliğin görsel simülasyonları haline gelmeleri, ve böylece onlara ait imgelerin, doğallıkla sadece 'o' mekanın ve 'o' anın özünü bünyesine alacak bir temsil yeteneği edinmeleri, söz konusu gerçekliğin bize düşsel bir armoni ve inandırıcılıkla yeniden sunulmasını sağlamakta...

Başka bir deyişle bu manzaralar, artık var olmayan bir gerçekliğin temsilcileri ve bu anlamda romantik bir hipergerçeklik haline gelen "inandırıcı" birer düş imgelemidirler. Çünkü artık zaman aynı değildir, mekan ise zamana bağlı olarak değişmektedir ve bu mekansız 'sanal' ortamda yaşayan çağdaş insan, bu kez, kendi hipergerçekliğini düşsel bir armonide görselleşen bu manzara resimlerinde bulabilecektir.

Ozan'ın Manzarası

Tuval üzerine yağlıboya, 73 x 100 cm